info@cogito.com.tr +90(216) 706 17 04

Mülakat; yalnızca işe alımın teknik bir aşaması, bir prosedür ya da "aday değerlendirme süreci" değildir. Gerçekte, karşılıklı güvene dayanan ve iki tarafın da kendini doğru şekilde ifade etme fırsatı bulduğu bir iletişim alanıdır.

Bir iş görüşmesi; önyargılardan arınmış, zihinsel kalıplardan uzak, açık ve özenli bir iletişim ortamı içinde yürütülmelidir. Bu özenli yaklaşım; adayın yalnızca geçmiş deneyimlerine değil, potansiyeline, değerlerine ve bakış açısına da kulak verebilmeyi gerektirir.

Görüşme sırasında karşılıklı bir algı ve anlam alışverişi yaşanır. Bu alışveriş, yalnızca mülakat anıyla sınırlı değildir. Adayın özgeçmişiyle başlayan bu süreç; görüşmenin içeriği, tutarlılığı ve sonrasında gösterilen iletişimle devam eder.

Elbette iş görüşmesi, teknik anlamda bir “seçme ve yerleştirme” sürecidir. Ancak bu sürecin asıl kalitesi, seçen tarafın (işverenin) ne kadar empatik ve anlayışlı davrandığıyla da ölçülür. Çünkü gerçek seçim; sadece deneyimlere değil, karşılıklı olarak kurulan iletişimin niteliğine de dayanır.

Anlama niyeti, empatiyle başlar.

Mülakatta amaç, sadece doğru adayı seçmek değil; aynı zamanda o adayın neden o işe uygun olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bu noktada, önyargılardan arınmış, zihinsel kalıplardan uzak bir bakış açısı büyük önem taşır.

Anlaşılmak, saygıyla mümkündür.

Adayın kendini ifade edebilmesi için güvenli, açık ve yargılamayan bir ortam sunmak, gerçek potansiyelin ortaya çıkmasına yardımcı olur.

Mülakat süreci bir yönüyle kurumsal değerlerin sahaya nasıl yansıdığının bir göstergesidir. Kurumun nasıl bir iletişim kurduğu, adaylarına nasıl yaklaştığı, bir nevi işveren markasının dışa yansımasıdır.

Unutmayalım: Bir pozisyon, ancak oraya yerleştirilen kişi ile anlam bulur. Ve iyi bir seçim, ancak iyi bir iletişimle başlar.

Sizce mülakatlarda en çok ne eksik kalıyor?